"Ruha yatırım yapmak lazım, gelecek nesillere aktarmak için", Ö.Munzur

“Gönül Coğrafiyasından Türkiye” programının konuğu Ankara Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuarı Sahne Sanatları Öğretim Üyesi Ömür Munzur’dur (Türkiye Türkçesinde)

1796360
"Ruha yatırım yapmak lazım, gelecek nesillere aktarmak için", Ö.Munzur

 

Sevda Mirze (sunucu): Saygıdeğer dinleyenlerimiz ve seyircilerimiz, siz bizi hem “Türkiye’nin Sesi” Radyosundan diniyorsunuz hem de TRT/Azerbaycan sayfasında izliyorsunuz. Bu gün “Gönül Coğrafiyasından Türkiye” programının konuğu Ankara Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuarı Sahne Sanatları Öğretim Üyesi Ömür Munzur’dur. Hoş geldiniz, Ömür Bey.

  Siz hem sanatçı akademisyensiniz hem opera, vokal sanatçısı hem de müziğin sırlarını gençlere öğreten bir hoca. Dünyada bir öğretmen kadar, bir hoca kadar saygıdeğer insan yoktur. Sanki parçalarınızı gelecek nesillere aktarıyorsunuz. Yani kutsal bir işle meşgulsunuz. Öğretmek her insanın başarabileceği bir iş değil.

  Sizin sanat yolculuğunuz nereden başladı? Bu, sizde genetik mi, yoksa sonradan kendi kendinizi mi keşif ettiniz?

Ömür Munzur (vokal sanatçısı): Ailede dedelerden geliyor. Dedelerimizde sanatla iştikal edilen bir süreç başladığını görüyoruz. Çok güzel şarkı okuduğumu söylüyorlardı orta okul ve lisede. Daha sonra biz bunu profesyonel insanlara danıştık, “Acaba gerçekten bizde bu yetenek var mı”, “Yoksa insanların kulığına hoş geldiği için mi söylüyorlar” diye. Profesyonel insanlara danışdığımızda rahmetli Ziya Taşkent, beni TRT'de sınava tabi tuttu, dinledi. Daha sonra benim yetişmem gerektiğini söyledi. Bunun üzerine, Allah gani gani rahmet eylesin, Ahmet Hatipoğlu'na yönlendirdi. Ben kendisi ile bir dönem çalıştım. Fakat Türk müziği alanında değil de kader bizi Batı müziğine, yani opera müziğine yönlendirdi.

Sevda Mirze (sunucu): Vokal sesiniz olduğu için size opera yolu görünmüş.

Ömür Munzur (vokal sanatçısı): Aslında ben Türk Müziği Devlet Konservatuarında okuyup udi, yani aynı zamanda hem çalan hem söyleyen, yani Türk sanat müziği alıp okumak isteyen birisi olmak istiyordum. Öyle bir idealım vardı, fakat hayatımzın belli dönemlerinde farklı insanlarla tanışmak, farklı yönleri gösterdi bize. Ben Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesinin açmış olduğu bir şan sınavına girmek sureti ile orayı kazandım. İşte benim Batı müziği ile tanışmam o şekilde oldu. Ondan sonra o alanda ileriledik.

Sevda Mirze (sunucu): O zaman sizin söylediklerinizden şu sonucu çıkarıyorum. Sesinizde hem Türk halk müziği ladları var hem de Batı müziği. Yani ikisini bir arada sintez yapabiliyorsunuz sesinizde.

04.49: Müzik, “Dut ağacı boyunca”, Azerbaycan Halk Müziği, bariton vokalist Ömür Munzur, piyanist Elif Önal, kurgu yönetmeni Etrabe Babayeva.

Sevda Mirze (sunucu): Azerbaycan müziğine baş vurma nedeniniz ne?

Ömür Munzur (vokal sanatçısı): Beraber çalıştığımız piyanistimiz, o da Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi, Doçent Elif Önal, bana eşlik ediyor. Onunla beraber hazırlıyoruz parçalarımızı.

  Azerbaycan çok güzel müziklerin oluştuğu bir coğrafiya. Çok verimli. Halk müziklerinin, halk ezgilerinin, özellikle Batı müziği ile sentezlenmiş olması, Azerbaycan’da çok güzel örnekler yaratmış. Azerbaycan bunu iyi başara bilmiş. Büyük bir müzik kültürüne sahip. Özellikle son dönem yaşanan malum hadiseler, Karabağ olayı ve sair falan, beni Azerbaycan müziğine daha da yaklaştırdı. Zaten çok seviyordum.

  Azerbaycan, Türkiye diye de çok ayırmıyorum. Aslında ben Türk dünyasını bir bütün olarak görüyorum. “İki devlet, bir millet anlayışı” var ya, gerçekten buna ben de yürekten katılıyorum. Karabağ’daki olayları, orda yaşananları çok içselleştirdik. Aynen bizim ailenin ferdlerine yapılmış gibi hissettik, yüreğimizde hissettik her şeyi. “Bir sanatçı olarak Azerbaycan’ın yanında olduğumuzu nasıl gösterebiliriz” derken, “Müzikleri ile gösterebiliriz” dedik, bizim de üzerimize düşen vazifenin bu olduğunu düşündük.

  Azerbaycan’da bir konser vermek istedik 2020’nin başında, fakat malum pandemi gerekçesiyle konserimiz iptal oldu, bunu yapamadık. Daha sonra başka bir tarihe ertelendi, yine pandeminin sürmesi nedeniyle yine olmadı. Konser olarak yapamadık, ama sizlerin de aracılığı ile bu platformda bu şarkıları dinleyenlere iletmiş olmak çok gurur verici ve hoşumuza gidiyor.  

Sevda Mirze (sunucu): Yani ”Bu müzikler sizin Azerbaycan Zaferine hediyelerinizdir” diyebiliriz. Bu arada sizden bir de müzik dinleyelim.

11.20: Müzik: “Nazende Sevgilim” şarkısı, sözleri İslam Seferli, bestecisi Andrey Babayev, bariton vokalist Ömür Munzur, piyanist Elif Önal, kurgu yönetmeni Etrabe Babayeva.

Sevda Mirze (sunucu): Bu gün seslendirdiğiniz müzikler 60-70’lerin müzikleri. Bu müziklerde olan ince ruh insanı etkiliyor. Siz bir hocasınız. Üzerinize ağır sorumluluklar düşüyor. Çünkü bizim gençlik dönemi ile şimdiki çocuklar, gençlik farklıdır. Biz teknik gelişmeleri çok görmedik, dikkatimizi derse, müziğe, kısacası bir istikamete verdik. Siz bu ince sanatın ince taraflarını, teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde gençlere nasıl öğretiyorsunuz?

Ömür Munzur (vokal sanatçısı): Tabii, sanat incelik isteyen bir unsur. Öncelikle şunu söylemek isterim, eskiye baktığımızda iyiyi, güzeli, sevgiyi, nezaketi arama var, bu uslubu, bu tarzı görüyoruz. Eserlere, bestelere, tablolara, sanatın diğer kollarına baktığımızda da bunları görüyoruz. Özellikle günümüzde biraz daha materyalizmin, materyalin ön plana geçmesi, insanın önüne geçmiş olması, sanatı bir az sekteye uğratmış durumda, ama tekrar ruhun, inceliğin, nezaketin, sanatın hakim olduğu günler yakındır diye düşünüyorum. Böyle bir inceliğin eğitimi de kolay olmuyor. İyiyi arama, güzeli arama, inceliği arama dedik, o yüzden incelmek gerekiyor. İnsanın incelmesi gerekiyor. Zaten sanatla iştikal eden insanlara bakın, genelde kabalıktan sıyrılmış insanlar.

  Ses eğitimi zor bir süreç. Çünkü bir kas eğitimi. Yaklaşık 4-5 yıllık bir eğitim. Lisans düzeyinde söylüyorum. Öğrencilerle çalışırken yaklaşık 8 tane sesli vokal vardır. Bu, seslerin disipline altına alınması, daha sonra bunları şarkıların sözleri ile birleştirmek sureti ile yapılan uzun soluklu bir kas eğitimi aslında. Şimdi ses eğitimi tekniğinden bahsediyorum. İşin alfabesi gibi. Nasıl bir şair alfabeyə hakim değilse, dil bilmiyorsa, şiir yazamaz, özellikle opera sanatçısının da bu tekniğe sahip olmadan opera alanında bir şey yapması mümkün değil. Önce tekniği öğrendikten sonra üzerine müziği, ruhu, sanatı koyarak çıkıp insanların gönüllerine hitab etmeli.

Sevda Mirze (sunucu): Sizin bir sözünüz var; ruha yatırım yapmak. Bu ince ruhu gelecek nesillere aktarmak için ruha yatırım yapmak lazım. Gerçekten maddiyata ne kadar yatırım olsa da onun ömrü çok uzun olmuyor. Bu gün ruha hitap eden iyi bir müzik bulamadığımızda 60’lara, 70’lere gidiyoruz. Çünkü asıl ruhu onlarda hissediyoruz.

Ömür Munzur (vokal sanatçısı): Evet maddeyi beden olarak tarif edersek o, ölümlü, ama ruh ölümsüz. Yani özümüze yapılan yatırım hiç bir zaman eksik kalmaz.

Sevda Mirze (sunucu): Gerçekten zor bir sanatla meşgulsunuz. Çünkü siz toplumda azsınız. Ama kendinizi çoğunluğa kabül ettirmelisiniz.

  Siz önce Türkiye’de eğitim aldınız, sonra Avrupa’da. Dönmüşsünüz. Neden oralarda kalmak istemediniz?

Ömür Munzur (vokal sanatçısı): Ben 2002 senesinden Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesinin Opera Koro Şan Bölümünü bitirdikten sonra Almanya Köln Müzik Yüksek Akademisine yüksek lisans yapmak üzere gittim. Orada aynı zamanda hem yüksek lisans için okudum, kazandım, daha sonrasında da çeşitli operalarda söylemeye başladım. Sonra Sanatta Yeterlilik Doktora Eğitiminden geçtim. Konserler yaptık. Daha sonra işin mutfak kısmına geçmek üzere Türkiye’ye geldim. Türkiye’de bu alanda bir boşluk olduğunu düşündüm. Genelde bizde eğitim alan insanlar operalarda istihdam ediliyor. Dolayısıyla öğretmenlik yapan insanların, yani akademik kariyer, aynı zamanada sahne kariyeri - her ikisinin bir arada olduğu insan sayısının çok az olduğunu gördüm ve bu boşluğun bir şekilde dolması gerekliğini düşündüm. Teveccüh de vardı. İşte 2013 yılından Türkiye’de çeşitli üniversitelerde dersler vermek suretiyle opera sanatçısı olmak isteyen gençlere bilgilerimzi, bildiklerimizi aktarıyoruz. Halen Başken Üniversitesi Devlet Konservatuarı Sahne Sanatları Bölümünde gerek sanatsal, gerek akademik çalışmalarımı sürdürüyorum.

Sevda Mirze (sunucu): Siz biraz önce Karabağ’dan bahsettiniz. Karabağ’ın her zor anında, acısında yanımızda oldu Türkiye ve tüm insanları. Karabağ’ın 44 günlük savaşında ben Ankara’da sokakta bile yürürken, biri ile konuştuğum zaman şivemden Azerbaycanlı olduğumu anladıkları zaman hemen savaştaki durumumuzu soruyorlardı, özellikle de “Bu gün nereyi geri aldık” diye. Tüm bunlar “Ben seninleyim” demek idi. Bu konuda Azerbaycan-Türkiye ayrımı hiç hissetmedik. Çünkü ortada bir “biz” kelimesi vardı. Siz de bir sanatçı olarak Azerbaycan şarkıları seslendirerek bu süreçe destek oldunuz. Biz, sizin konserlerinzi bekliyoruz Azerbaycan’da.

Ömür Munzur (vokal sanatçısı): Keşke böyle bir imkanımız olsa, gidip Karabağ’da bir konser yapsak.

Sevda Mirze (sunucu): Artık Karabağ’da bu adımlar atılmaya başlamış. Sürekli olur inşallah, sizler konserler verirsiniz, biz de dinleriz.

Ömür Munzur (vokal sanatçısı): Son olarak şunu söylemek istiyorum. Karabağ Azerbaycan’dır. Aynı zamanda ben Bakü’yü, Gence’yi Manisa’dan, Konya’dan, Urfa’dan ayrı görmüyorum. Hep beraberiz, bundan sonra da beraber olacağız. Ben Türk-İslam aleminin tekrardan güzel günlere ulaşacağını, kavuşacağını düşünüyorum. İnşallah, o günler gelsin, hep beraber o kardeşliğimiz pekişsin.                  



Әlaqәli Xәbәrlәr